Merhaba, Magnify Serisinde büyüme alanında cevaplarını duyurmak istediğimiz soruları uzmanlara soruyoruz, bugünkü konuğumuz 2009 yılında yapay zeka şirketi kurma vizyonu olan galaxy ve dp'nin kurucu ortağı Erdem Eser Ekinci. Şimdiye kadar birçok arkadaşımızı burada ağırladık. Çok sayıda soru sorduk ve hepsinde konu yapay zekaya geldi. Dayanıldı. Yapay zeka konusunda uzman bir kişiye sormak istediğim bir soruyu nihayet sorabildiğimiz için mutluyum ve hemen başlamak istiyorum. Yapay zekanın yıkıcı bir etkisi olduğundan bahsediyoruz ve herkes bu konuda bir şeyler söylüyor. Az önce dediğim gibi, siz bunu çok uzun zamandır düşünüyorsunuz. Bu noktada yapay zekanın geleceği, özellikle şirketlerin buna nasıl yaklaşması gerektiği, bu konsepti kendi işlerine nasıl uyarlayacakları konusu gündeme geliyor. Yapay zekayı işine adapte etmek isteyen bir şirket sahibi, yöneticisi, direktörü, her kademedeki insanın başlangıç noktası olarak neleri göz önünde bulundurması gerektiğini düşünüyorsunuz? Konu elbette çok popüler, neredeyse tüm toplantılar yapay zekayla başlıyor ve veriyle sonlanıyor. Yapılması gereken en önemli iş, bir yapay zekayı eğitmek, onu kullanmak ve onu bir senaryoya dahil edecek şekilde her şekilde yürütebilmektir. Veri envanterinin sağlıklı bir şekilde çıkarılması gerekir. Genel olarak bu verilerin tamamı şirket bünyesinde yer almıyor. Bazı verilerin dışarıdan getirilmesi gerekiyor. Entegrasyon süreçleri çok kritik. Dolayısıyla bir yapay zeka projesinin başarıyla hayata geçirilmesinin önündeki en büyük engel düşünüldüğü gibi GPU'ların tedariği değil, ihtiyaç olacaktır. Öncelikle temiz, kaliteli verinin toplanmasıdır. Şirketlerin çoğunun elinde veri de var. Yapay zekanın buluta taşıyamayacağı gibi kaygılarla stoklanıyor, arşivleniyor ve kullanılamaz hale geliyor. Dolayısıyla en büyük sorun bu envanterin çıkarılması, hangi senaryolarda nasıl çalışacağının belirlenmesi ve bunu dışarıdan gelen veri teminiyle bütünleştirerek yeni senaryolar üretilmesidir. Bir şirketin o zaman kısa ve uzun vade dediğini düşünürsek aslında kısa ve orta vadedir, siz kibarca verileri düzenliyorsunuz ama yine de şirketlerin çoğu verileri excel'de tutuyor. Böyle bir gerçeklik de var. Veri hazırlama: Uzun vadede buna hazırlanmak için departman bazında bir yapılanma var mı? Bir işletmede teknoloji satın alımı mı yapılıyor yoksa bir ajansla mı çalışılıyor? Bu know-how dışarıdan mı sağlanıyor? Burada en iyi uygulamanın ne olması gerektiğini düşünüyorsunuz? Şimdi son bir yılda, 2 buçuktan 2,020'ye kadar böyle bir değerlendirme yaptığımda, herkes ilk başta bunun ayrı bir alan olduğunu, başka bir uzmanlık gerektiren bir özlem olduğunu, bir eğitim seviyesi olması gerektiğini düşünüyor gibi görünüyor. Geldiğimiz noktada Türkan, neredeyse her departmana yayılmış küçücük bir araca dönüştü. İlk başlarda herkes yapay zekalı birimler kurmaya çalıştı. Bu tarafta uzmanlaşmış eğitimler alınmaya başlandı ama sonunda geldi. Yapay zeka demokratikleşmeye çok fazla fayda getiren bir unsur haline geldi. Yani herhangi bir problemi çözmek için bir yazılım geliştiricisine ihtiyacınız var. Önceki başlıkta veri ve yapay zekanın etkileşimi sağlandığı sürece, iş birimleri ve son kullanıcılar artık kendi istekleri doğrultusunda teknolojiyi bir hamur gibi yoğurabiliyorlar. Özetle, bunu salt bir teknolojik sıçrama olarak değil, sosyoteknik bir evrim olarak değerlendirmek gerekir. Artık sadece teknoloji değil, organizasyonların yapısı da önemli. Şekli de değişmeye başlıyor. Bazı roller üstlenilerek başarıya ulaşılabilir. Bazı roller ortadan kalkıyor, tamamen makinelere, yapay zekaya devredilebiliyor. Dolayısıyla gelinen son noktada yapay zeka aslında her insanın elinde kullanabileceği bir araca dönüşmüş durumda. Dolayısıyla şirketlerde ayrı bir yapay zekadır. Özel bir departmana ihtiyaç olduğunu düşünmüyorum. Bu konu hakkında çok sayıda bu tür anaforik bilgi bulunmaktadır. 60 kişilik bölüm 10 kişiye düşürüldü. Yapay zeka ile yapılan işlerin artması, insanların bu konuda israf edilmesi ya da tam tersi, sanki bunu yapan bir şirket zarar ettiği için yine insan almış gibi çok gürültü kopuyor, tabi ki sizin fikrinizi çok merak ediyorum çünkü çok uzun zamandır bunu düşünüyorsunuz, aslında soru şu, bunu yorumlamalı mıyım, yani işsizliğe yol açar mı? Yapay zeka da olabilir, yapay zekâ da. Sanal insanın kendi tarzına göre nasıl gelişmesi veya dönüşmesi gerektiği konusunda da cevap verebilirsiniz. İkisine de cevap vermeye çalışayım. Yapay zekanın işsizliğe yol açacağı aslında çok açık. Bu zaten başladı. Artık verimlilik artışları açıklanıyor. Yazılım geliştiricilerinin maaşlarına bakarak bile bu çıkarımı yapabilirsiniz. Mesela artık hemen hemen her uygulama. Chatbot çözümünü başlattı. Yeni bir fonksiyonelliğe ihtiyaç duyulduğunda hiçbir yazılım geliştirmeden, hatta neredeyse hiç yazılım kullanmadan hemen yeni hizmetler sunmaya başladılar. Bu da işsizliğin önünü açıyor. Aslında yapay zekayı, özellikle Jenerivia'yı şu şekilde değerlendiriyorum, size 2 şey sunuyor. Çoğunlukla içinde yaşadığınız arşivlediği ve indekslediği bilgileri size getirebiliyor, verilerimi sorduğunuzda 2,020'nin dört sonuna kadar, bir tarihe kadar olduğunu söylüyor ve güncel verisi olmadığını ama isterseniz web'den güncel versiyonunu arayıp bulabileceğinizi söyleyerek size geri dönüyor. Yani birisi bu eski google'ın yaptığı gibi indekslemeden sorumlu, ikincisi de reznik çıkarımı yapma yeteneği, yani düz adamın coco'su. Çocukluğundan beri öğrendiği bütün çıkarımları yapabilme yeteneğine sahip, yağmur yağarsa açgözlü olacak, öyle ki bana kredi kartı verebilmem için size işletme kayıt bilgilerinizi ve imza sirkülerinizi vermem gerekiyor. Şimdi yapay zekayı bir istihdam kaynağı ve bir istihdam unsuru olarak işe almayı düşünüyorsanız, bunu kime atayacağınıza önceden karar vermeniz gerekiyor. Bana ne bildiğimi soracaksın. Yoksa iş akışınızı, işinizi mi istersiniz? Aslında geçen yıl ilk soru-cevaplar çok hızlı, aceleyle yapılmıştı. Siz sorularınızı sorun, biz cevaplayalım. İşte şimdi geldik. Bunlara ajans deniyor ama Türkçe karşılığı bu. Bu arada etkenler çoktan akademiye, yani ajana, başka bir anlama kayıyor. Ajan Türkçe bir kelimedir ancak Türkiye akademisinde ajan kavramı yaklaşık 1990’lı yıllardan beri kullanılmaktadır. Bu konuda da çok fazla tartışma var. Bunu medyada görmüş olabilirsiniz ama bunun akademik karşılığı aslında tam da bu iş için, yani bir insan yerine bir insana insan gibi davranmak için. Hem sosyal hem de proaktif davranışlar sergileyerek bir işi yapmaktan sorumlu olan yazılım elemanları, aslında baktığınızda tabiri caizse yazılım elemanı, yapay zeka konusu buraya getirildiğinde aslında evet, istihdamı azaltacak çok derin etkileri olacak ve sosyoteknik olarak değerlendirilmesi gerekecek ve organizasyon şemalarının tekrar tekrar değerlendirilmesi gerekecek. Elbette bu konuda akademide çok uzun zamandır üretim yaptığınızı, üzerinde düşündüğünüzü biliyoruz. Bir yıl önce sizinle konuştuğumuzu ve ajanlardan bahsettiğimizi biliyoruz, ancak size şunu sormak istiyorum, üretken yapay zeka ve bu araçların kesişimi ve bu herhangi bir şirket olabilir. Girişim alanı bir araç olabilir. Bunu kendi yapınıza nasıl dahil edebileceğinizle ilgili o kesişim noktası nedir? Çünkü konuşulan her şey çok teorik kalıyor ve biz teoriyi pratiğe dönüştürüyoruz. İşte tam da mesele bu. Bu bir tavsiye olabilir, bir bakış açısı olabilir, bir yöntem olabilir, çünkü bunun şu anda gerçekten bir iş olduğunu biliyorum. 23 yıl sonrasını düşünüyorsunuz ve bu vizyona nasıl ulaşılabileceği konusunda sizden bir fikir alabilirsek harika olur. Çok uzağa gitmeye gerek yok. 2 sene, 3 sene sonra aslında yaşanmaya başlayan trend şu ki artık bir firmadan CRM odaklı hizmet alıyorsunuz. Başka bir firmadan insan kaynakları için başka bir ağaç satın alıyorsunuz ve aniden girişlerin KOBİ'lerinde yer alan birden fazla faktör ve bahar bazlı faktörler oluşmaya başlıyor. Diyor ki, bu noktada bunların senkronizasyonu ve birbirleriyle iletişimi var. Bu iletişimin sonucunda şirket hedefleri doğrultusunda davranmaları çok daha kritik bir hal alıyor. Özellikle agonta atadığınız faktöre, hedefleri, iletişim kurulacak diğer faktörler, şirketin kendi iç kısıtları, kuralları, vizyonu ve misyonu hakkında bilgi verebilirsiniz. Başkalarıyla uyum içinde çalışmasını sağlamak en önemli hedef olmalıdır. Çünkü insanlar bu işe girmeye başladığında, yani insanlar insanlarla aynı dili konuşamadığında, insanların makineyle aynı dili konuşması gerekiyor ve bunun da şirket kültürüyle, şirketin sözcükleri ve şirketin kavramlarıyla geliştirilmesi gerekiyor. Dolayısıyla her etken hızlı hizmetin sağlanmasında aracı konumundadır. Alıp kullanmanın pek bir anlamı yok. Örnek veren şirketlerden biri, gün içerisinde birçok aksiyonun gerçekleştiği sosyal medyada reklamlar yayınlıyor. Bunu yapay zeka faktörlerini kullanarak proaktif bir şekilde yaptıklarını söylüyorlar. Ancak marka itibarı açısından bakıldığında, reklamcılığı optimize eden o süper akıllı etken aslında şirketin itibarına zarar veriyor. Çünkü ülkenin gündemi bambaşkayken, siz e-ticaret platformunuzda ayakkabı satmak istiyorsunuz ve gündemin tamamen dışında olan bir ürünü gençlere tanıtıyorsunuz. İşte hikaye burada başlıyor. Kurum içerisinde bir diğer husus ise markanın itibarının değerlendirilmesidir. Dışarıdan alınmış ve gündem böyle değişmiş. Ülkede bu tür riskler ve krizler var, markanızı buna göre yönetmeniz gerektiğini öğütlüyor. Şimdi bu 2 etken birbirleriyle konuşamaz. Bu konularla 2 ayrı departman ilgileniyor. Bir yandan da uyarı alıyorsunuz. Bu ay uyarı alan kişi, konuyu başka bir birimde görevli ilgili kişiye iletir. Onun gidip diğer faktörü programlaması ve yönetmesi lazım. Bu arada pas farkı oluştuğunda reklamın bir saat bile dönmeye devam etmesi marka açısından çok yıkıcı bir ortam yaratmış olur. Bu noktada ikisini konuşturacak çok az şey var. Daha önce de söylediğim gibi markanın kurumsal yani işletme işidir. Bu faktörleri iş modeline, kurallara ve kısıtlara uygun şekilde yönetmek ise bambaşka bir konu. Dışarıdan da satın alamazsınız. Yani, senin gibi birini işe aldığında bu benim kültürüme uyacak mı? Acaba 10 yıl sonra da benimle omuz omuza çalışmaya devam edecek mi? Tıpkı sorunuzun cevabını aradığınızda olduğu gibi. Aslında yıllardır hakkında söylentiler yapılan sosyal zekası gelişmiş olsaydı belki de atom bombasını üretmezdi. Konsept biraz ajan ve shir tabanlı. Kültürünüze entegrasyon meselesinden bahsediyorsunuz. Buradan biraz devam etmek istiyorum. Şirket kültürü olarak yapay zekaya ve ajanslara yatırım yapma kararı alındı diyelim. Ama burada yaptığım işin halüsinasyonvari bir tarafı da var. Dolayısıyla yapay zekaya güvenmemiz lazım, evet ona atanmış olan sayıyı 10'a çıkarmamız lazım ama onun da burada yaşanabilecek kendi iç sorunları var. Bu dönemde herhangi bir yöneticinin bu işe güvenebileceğini düşünüyor musunuz? Belirli bir dikeyde bir görevin gözde kişiye verilip verilmemesi veya yine de mesafeli davranılması, şirketin karar alma süreçleri açısından ele alınması gereken bir konudur. Bu soruyu faktör kavramı üzerinden cevaplamaya çalışayım. Bir yazılıma, bir yapay zekaya bir işi yaptırmak için güvenebilir misiniz? Aynı şekilde bir insana bir iş yapması için güvenebilir misiniz? Soruyu aynı tutalım. O halde ikisini birbirine benzetelim. Buna nasıl güvenebilirsiniz? Bir kişinin bir işi yapması için ona belirli bir müdahalede bulunuluyor. Yani güven aralığında ve yüzyıllardır öngördüğümüz, aslında insani olan bir şey. Çarpan yeni bir kavram olduğundan 10'a bir değer atamamız zor. %10 mu doğru cevap verecek yoksa %98 mi? Anlaması biraz zor gibi. Aynı şekilde, yani bir şirket veya kendiniz bir ajan çözümü geliştirdiğinizde, OO izole belgeyi alarak, bir test yatağı oluşturarak, bir test ortamı oluşturarak ve belirli bir zaman dilimi boyunca çeşitli verilerle besleyerek bu güveni %10'a çıkarabileceğiniz bir test yatağı ortamı yaratmanız gerekir. Aksi takdirde, her zaman aynı soruyu alacak bir arkadaşınızı değerlendirmekle, bir ajana görev atamak arasında ciddi bir fark yoktur. Tam tersine, bir faktörü test etmek için başka bir faktörü kullanabilme avantajı da vardır. Zaten siz onu kontrol ediyorsanız ve farklı bir ajans varsa, aynı şekilde bir etkene gidiyorsunuz. Mevzuatımı sorgulayabilmek için iç tüzüğümü sorgulayacak bir etken daha geliştirmek istiyorum. Peki bunun testleri nasıl olmalı? Benim için örnek olarak 10,000 soru var ve o da bu 10,000 soruyu soru-cevap şeklinde işleyebilecek. Basit bir test yatağı yapabilir misiniz? Büyük dil modelleri zaten size bu platformu sağlıyor dediğinizde. Diğerini de hedeflemeniz lazım, bunu da şu şekilde test edebilirsiniz. Aynısını insanlar için de yapabilir misiniz? Daha zordur ve farklı bir süreçtir. Ben tam olarak işin kültürü, şirket kültürü meselesini burada orada sormak istiyorum. Ortalama 20 yıl süren bir kültüre sahip bir şirketten bahsedelim. 20 yıl içti. Aslında her olan bitenle birlikte gelişiyor ama bahsettiğimiz kültür birkaç yıllık ve onu adapte etmeye çalıştığımızı varsayarsak, burada kültürel adaptasyonu departman bazında şirketin kurum kültürü açısından nasıl değerlendirmeliyiz veya ne tür boşluk eğitim süreleri azaltılmalıdır. Aslında her kelimenin içinde bir deyim var neredeyse. Bir ağacı dikmenin en iyi zamanı 10 yıl önceydi biliyor musun? En iyi zaman şimdi, hemen yapmıyor bunu. Aslında bu sorunun cevabı, kültürün doğal dillerle birlikte artık bir şirket kültürünün izlenmesi ve yaratılmasının temelini oluşturmaya başladığı ve bu gevezelik veya üretken yapay zeka sayesinde her metni okuyup anlamlandırabilmenin mümkün olduğu ve şirket kurallarının yeni olduğudur. Geliştirdiği kısıtları ve hedefleri her birini doğal dilde yazdığınızda, arka planınızda bulunan başka bir envanter tarafından saklanabilir, yönetilebilir ve yorumlanabilir hale gelir. O zaman şirketlerin ilk sorununa geri dönelim. Peki ne yapılması gerekiyor? Veri mantarının içinde olsun, excelde olsun, pdf'te olsun, web sayfalarında olsun, veritabanlarında olsun, veritabanlarında olsun, dağınık haldedir. Bunlar arasında insanların bildiği ama yapay zekanın henüz bilmediği bağlantılar var. Üretken, yapay zeka bu bağlantıları kurma, bunları takip etme yeteneğine sahip. Kültür dediğimiz şeyin tek parçası insan duygularıdır, müşteriye 100 kere gülersiniz. İçsel ilişkilerinizde takım oyunu oynayacaksınız, empati kuracaksınız. Geri kalan kısmı tamamen yapay zekaya devredilebilir. Bunun için vereyanin'in sağlıklı bir şekilde oluşturulması gerekir. Yapmasanız bile ben yine veri kısmına geri dönerdim. Şöyle bir şey diyelim. Çünkü veri avansı çok yakın zamanda buluştuğumuz yerlerde konuşulan şeylerden oluşturulmuş ama sonuç olarak o veriyi oluşturan kişilerin de insan olduğunu ve hata payının da olduğunu varsayarsak veri envanterinde yaratılan hatalar üzerine kurulmuş oluyor. Aslında bu gerçek de olabilir. Örneğin, bir örnek yapıldı, gerçek bir çalışan temsilcisi geçen gün bir toplantıda garanti süresini yanlış verdi ve yapay zekadaki temsilci de yanlış veriden öğrendiği için yanlış sonuç verdi. Dolayısıyla bu kadar kültürü, duyguyu, her şeyi üst üste koyduğumuzda, burada gelişebilecek bir şeyin veri veya sorun veya sıkıntının hatası, yanılgısı, halüsinasyonu çok büyük olmaz mı? Sanırım ilk aşama düşündüğümüzden daha kritik bir hal alıyor. Kesinlikle çağdaş bir durum ve şirketlerin yapay zekaya geçişi nasıl yapması gerektiği sorusuna yorum yapmak gibi bir şey. Yani hemen hemen her problemin çözümünde, özellikle de bu kadar büyük problemlerin çözümünde tümevarıma ulaşılabileceğini bilen 2 tip yaklaşım vardır. Yani şirkete hizmet verecek tüm organizasyonun planlama, dokümantasyon vb. her türlü detayını bilebilen süper bir yapay zeka. Bu çıkarım denenebilir ve bir tümevarıma da ulaşılabilir. Yani aşağıda çok küçük bir müşteri temsilcisi faktörü yapılabilir. Çok az planlama test faktörü yapılabilir. İşletme'de iş konunuza göre iş alanınızı belirleyebilirsiniz. İkisi de yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya, yukarıdan aşağıya gidiyor. Fed ne olursa olsun, buradaki adım adım testler, güven aralıkları, her ne adlandırıyorsanız, işte o büyük şey. Payları giderek küçülecek ve insanlarla kıyaslanacak. Başka bir deyişle, eğer birini daha önceden işe almış olsaydım, onun bundan daha fazlasını yapabileceğini söyleyebileceğim anları araya sıkıştırmanız gerekir. Aslında zamanla buraya getireceğin şeylerle daha iyi olacağını söylüyorsun. Ben buna girmek istiyorum. Üstel bir hızla gelişen yapay zekadan bahsediyoruz ve konu sadece teknolojik gelişmeler değil, burada yaşanan teknolojik gelişmeler, etik düzenlemeler, iş gücü dönüşümü ve aslında günlük sosyal hayatımıza yansıyan birçok bölüm. Burada da aslında bugünü yaşıyoruz. Belki önümüzdeki 12 yılı öngörebiliriz ama bundan 5 veya 15 yıl sonrasını düşündüğümüzde aklınıza ne geliyor çok merak ediyorum, içinde yaşadığımız gerçeklik bu. Bu sosyo-teknik bir sorundur. Başka bir deyişle, teknoloji geliştikçe toplumsal olgular da değişiyor. Toplumsal olgular değişmeye başladıkça teknolojiden beklentilerimiz de değişmeye başlayacaktır. Şu anda genel olarak iş kollarına baktığınızda çoğumuz şehirlerde ve bürokraside nüfusun çoğunluğuyla muhatap oluyoruz. Bürokrasi, takip, yani kağıt üzerindeki rakam ve verileri bilgisayar ortamında takip ediyoruz. Makineler bu işi yapmaya başlayınca hemen işe koyuldular. Peki bundan sonra gerçekten ne yapılacak? Peki o insan ruhu, o insan kalabalığı yaratıcı olarak neyi bulacak ve nereye doğru gidecek? Benim kapasitemin ötesinde. Harari Mustafa Süleyman'ı çok okudum. Tüm yazarları takip etmeye çalışıyorum ama tahmin etmesi gerçekten çok zor bir süreç olmaya başlıyor. Size bir örnek vereyim, yapay zekanın tetiklemesiyle, genetiğin diğer önemli alanında kuantum hesaplamada büyük sıçramalar yaşanıyor. Şu anda, özellikle kuantum kompozisyonundan bahsediyoruz. Size bir örnek vereyim; kuantum bilgisayarları bu hızla gelişmeye devam edecek. Yapay zeka modellerinin üretimi zaman meselesi olmaya başlayacak ve çok çok kolay. O zaman herhangi bir problem hakkında süper çıkarım yapabilme yeteneğine sahip bir modele ihtiyacımız olacak. Gerçekten ne yapacağız biz yazılımcılar? Bürokrasiyi sahalardan çektiğimizde, bu işi tamamen makinelerle yaptığımızda ne olacak? Bunu pek öngöremiyorum. Devletlerin bu konuya yaklaşımlarını göz önüne alarak, uzun zamandır bir teknoloji şirketi işlettiğimiz için, son zamanlarda yaşanan birkaç tartışmadan dolayı, sanki böyle bir toz bulutunun içine giriyormuşuz gibi, gerçekten merak ediyorum, 2000 tanesi, linux başlangıç yazılım geliştirme aslında metodolojisi olan bir kavram. Geçtiğimiz 15 yılda, ancak birçok teknoloji şirketinin kodlarının yarısının bile yapay zeka tarafından geliştirildiği düşünüldüğünde, aslında yayının ürün geliştirme anlamında ne sağlayacağı merak konusu. En azından 10 veya 15 yıl çok ama yakın gelecek hakkında bir görüş veya düşüncenizi verebilir misiniz? Galaksinin temel hipotezi, üretken yapay zeka ile kod yazdığınız ancak artık kod yazmanıza gerek olmadığıdır. Günümüzde GPT'de geçirilen zamanın analizleri yeni yayınlanmaya başlandı. Yani zaman hızla artıyor. Google'da web'de geçirilen süre hızla azalıyor. Dolayısıyla bundan sonra tüm yazılım geliştirme platformlarının sohbet tabanlı olacağı açıktır. Yani artık bir programlama diline ihtiyacımız yok. Makine bizi anlıyor ve eskiden olduğu gibi kurumsal ekranlara ihtiyacımız kalmıyor. Çünkü sorduğumuz sorunun cevabı şudur. Bize istediğimiz yolu gösterebilecek bir platform var. Bir şirket sermayesini hissedarlarına nasıl dağıtır diye soruyorsunuz? Normalde bunu bir tabloda veya bir paychard'daki bir histogramda nasıl beklersiniz, yani bir grafik beklersiniz ve bir açıklama istersiniz. Bunun hakkında herhangi bir kod yazmanıza gerek yok. Sorunuzu sorun, gerekli cevap ya dışarıdan gelen bir depremdir ya da iç veri kaynaklarınızdan getirilmiştir ve bu en çok beğendiğiniz görüntü herkes için aynı olmak zorunda değildir. Sevdiğiniz renklerle uyumlu bir şekilde üretilip ekranınıza yansıtılsın. Yani böyle bir ortamda. Yazılım işi gerçekten böyle bir şeydi, eskiden bir sürü dergide lisansı bitirince yazılımın dünyayı yediğini söylerlerdi. Artık yapay zeka yazılımı yiyor. Yazılım ortamı, yazılım platformları vb. sözcükler ortadan kalkıyor. Tamamen sohbet tabanlı ortamlarda, bir işin nasıl yapılması gerekiyorsa, sohbet ederek onu yapacaksınız. İstihbarata bunu söylüyorsunuz, o da sizinle sohbet ediyor ve bahsettiğiniz şey aslında bana böyle bir metaforla çarpıyor. 40 yıl önce mikroişlemcilerle yazılan, sonra da esem denilen dil, artık tamamen günlük konuşma dilinde, sanki yazılımla ilgili bir sürü pencere açacak, kapıları kıracakmış gibi yüksek seviyede kullanılıyor. Yani şöyle bir durum var, biliyorsunuz dil seviyesi doğal dile çok yakındı. Esenbli si c plus plus diller konusunda obec veya daha fazlası geldi. Python'a kadar uzanan 20 veya 25 yıllık bir süreci anlatın ve her geçen gün doğal dile daha da yaklaşıyor. Ama en üst düzeyde böyle bir gerçeklik vardı. Programlama dilinin, makinenin anlayabileceği kavramları sıfıra indirildi. Artık dizüstü bilgisayarlarımızda doğal dili anlayan ve yorumlayan çipler var. Yani makinenin kendisi doğrudan silikon çipin üzerinde. Sözünü ettiğimiz zili anlamaya çok yaklaştı. Bu durumda ekrana ihtiyaç var mı? Ekrandaki görüntülerin kodlanmasına gerek var mı? Yoksa bu koddaki kişi yazılımcı mı olmalı? 10 yıl 5 yıl değil, 2 yıl sonrasını göremiyorum açıkçası. Çok ilginç. Şimdi kısa sorularla kısa cevaplar almak istiyorum, çünkü şu an sorduğumuz yapay zeka kavramının biraz da olsa belki soru kalıplarının değişmesi gerekiyor. Hızlı bir soru, hızlı cevaplar isteyeceğim, sizi bile şaşırtan bir yapay zeka aracı var mı? Şu anda değil. Zaten şaşkınlık seviyenizi çok üst seviyelere çıkarmışsınız, çünkü akademide bu denemelerin bir kısmı 5 sene önce, 10 sene önce, 2010'da yedi sene önce yapılmış, mesela görüntü işlemede görüntü işlemede en şaşırtıcı olanı. 2,017 görüntü işlemedeki tüm sorunların çözüldüğünü akademik makalelerde okuyoruz. Biz de bunu bekliyorduk. Şu anda mesela Google'ın video üreten ve 3 modelinin beni pek şaşırttığını söyleyemem. Başka bir deyişle, şirketlerin kendi çalışanlarının kullanımı için şirket verilerinin çete benzeri araçlara yüklenmesini yasaklaması gerektiğini düşünüyor musunuz? En önemli hatalardan biri bu, soruyu soruyla cevaplayayım. Şu anda önemli, dünyanın birçok yerinde kısa bir cevap yok ama üzgünüm. Yıllardır açık veriyi savunuyorum, verinin açık olması gerektiğini söyledim ama şöyle bir gerçek var, düşünün ki böyle bir süper kuantum bilgisayarla muhteşem bir hisse senedini tahmin eden bir robot geliştirildi ve bu robot sayesinde hisse senetleri çok iyi tahminlerle alınıp satılabiliyor ve bu robotu kontrol eden güç bu. Ülkenizin borsa verilerini bu robotla paylaşmayı düşünür müsünüz? Cevabın düşünülmemesi gereken bir şey olması, onu önceden görebilmek o kadar büyük bir değerdir ki. Dolayısıyla şirketin ve ülkenin verilerinin kontrollü bir şekilde dışarıya açılması, bu şirketin ve ülkenin gerçekten menfaatine kullanılması gerekiyor. Ama diğer yandan entegrasyonlar çok kritik. Başka bir deyişle, yalnızca verilerinizi depolayıp, üzerinde sunucular bulunan güvenlik duvarı katmanları oluşturduğunuzda, bu dönemde inovasyonda geride kalıyorsunuz. Yani şirketlerin birbirleriyle. Ayrıca veri paylaşımının sağlanması ve yeni şirketlerin doğmasına olanak sağlanması da önemli. Burada tek altını çizeceğim şey, yeni bir bilgi olabilir ama tarih uzayı diye bir kavram var, Avrupa'nın 2,010 yılından beri üzerinde çalıştığı veri uzayı ve biliyorsunuz Avrupa unicorn üretimi konusunda dünyanın gerisinde kalmış durumda. Avrupa pazarını ele geçirenler ise hep Amerikan, Apple, Amazon, Çin Ali Baba gibi büyük şirketler oldu. Avrupa geride kalmamak için burada. Beethoven da pek başarılı bir iş çıkaramıyor ama olsun, onlar da gayet iyiler. Daha sonra şirketlerimizin birbirleriyle veri paylaşması gerektiğini söyledi. Bunun için güvenli bir protokol oluşturalım ve inovasyonunu bu şekilde tetikleyelim. Aynı zamanda pandemi gibi kriz ortamları oluştuğunda milletim lehine devletlerime gidiyorum ve gerekirse istediğim formatta, istediğim protokolle, daha önceden belirlediğim protokolle gidip o veriyi alıyorum. Ben bunu milletimin ve milletimin huzuru için kullanabilmeliyim diyerek bir yapı taşı yarattı. Aslında yarı açık bir şekilde, veriler hem dışarıya açıktır hem de tamamen kontrol edilebilir, erişilebilir durumdadır. Türkiye'de de kamu veri alanı adı altında benzer bir protokolden bahsedildiğini duyuyoruz ama çıktısını çok merak ediyorum. Her ülke şirket ortaklığında olabilir, şirket içinde olabilir. Bu veri alanlarını yakından takip etmemiz gerektiğini düşünüyorum. İşte tam burada şunu soracağım. Türkiye'de ve dünyada soruya yaklaşımları değerlendirebilirsiniz. Yapay zeka konusunda dünyada yürürlükte olan yasa ve düzenlemeleri yeterli buluyor musunuz? Aslında yönetmeliğin çıkarıldığı dönemde kısır bir döngü yaşanıyor. Daha fazla yapay zekaya ihtiyacınız var çünkü bu, insanların bunları okumasını, anlamasını, yorumlamasını ve bunlara göre hareket etmesini eğitmek için. Bunları yönetmek çok zordur. Yumurta-tavuk ilişkisine dönüşüyor. Yani burada yasaklarla, yaptırımlarla kontrollü çalışmak gerçekten gerekli mi, yoksa bürokrasi alt olanı tamamen ortadan mı kaldıracak? Bu yapay zekanın önünü mü açıyor? Umarım büyüklerimiz bu konuda doğru kararı verirler, sonra şu konuya geliyorum, sizce ülkelerde yapay zeka bakanlıkları kurulmalı mı? İlk soru şu; sizce şirketler yapay zeka departmanı kurmalı mı? Demokratik ve herkesin erişimine açık olması gerektiğini düşünüyorum. Öncelikle Bakanlığın korunması gerektiğini düşünüyorum. Ya da İngiltere'de veri enstitüsünün Detay You K diye bir birimi var. Yani İngiltere'de herhangi bir televizyonun kumandasını satın alacak olsanız bile, protokolleri gönderide tanımlanmış oluyor ve k. Listede bulabilirsiniz. Başka bir deyişle, tüm verilerin kullanacağı verinin standardı protokoller tarafından önceden belirlenmiştir. Peki, öncelikle Türkiye'nin veri haritasını çıkardıktan sonra bu verilerle neler yapılabilir? Bunu yapay zeka ile düşünmemiz gerekiyor. Çünkü ancak biz Türk eli geliştirelim dediğimiz zaman, yani büyüklerimiz bunu zaten yapmış, doğal dili anlamış vs. olduğu zaman önemli olan Türkiye'nin buradaki sorunları çözebilmesidir. Çıkarım kısmına geri dönüyorum, çıkarım yapabilecek iş kolları takip edilecek. Özel küçük dil modelleri, küçük ve büyük modeller geliştirmemiz gerekiyor. Son 2 sorum biraz daha konu dışı. Yapay zekanın en iyi şekilde kullanıldığını düşündüğünüz dizi veya film var mı? İzlerken çok beğendiyseniz, ya da filmden ziyade yapay zeka kavramını çok iyi işleyen bir kitap önerebilirim. Ya da yazar diyeyim, yazar öner. Şu anda bu çalışma yapay zeka, aslında şu anda çok akıllıca değil, insan ayak izlerini tahmin eden çok büyük istatistiksel modellerden oluşuyor. Önemli olan bilinçtir. Bu makinenin ne zaman bilinçli hale geleceği veya şu anda gerçekten bilinçli olup olmadığı konusunda büyük bir boşluk var, 10'a nasıl yaklaşacağız. Çok iyi. 2 etkin yazar var. Bilimkurgu türünün babası Saydam Ayzek, Asimo'dur. Vakıf serisinde mutlaka okunması gereken bir eserdir, hatta vakıf serisinde özel bir evren terimi bile vardır. Galaksimize şirketin adını verdik. Bir diğeri ise Rus yazar Sanisila'dır. Bu ikisinin kısa hikayelerini bile okusanız. Günümüzdeki bilimkurgu filmlerinin hemen hepsinde bundan çok bahsetmek istemiyorum ama izlediklerimin hepsinde bir iz var. Hepsinde zaten oradaki senaryolar işlenmiş. Her iki yazarın da size korkunç bir hayal gücü vereceğini söyleyeyim. Süper tavsiye o zaman bilinçten bahsetmişken son soruya geliyorum. Yapay zeka bir gün dünyayı veya evreni kontrol altına alabilir mi? Soruya bir soruyla cevap vereyim. Eğer göreve gelirse bundan haberimiz olacak mı? Belki de o zaman kontrolü ele geçirdi ve asıl mesele bu. Dünyayı yöneten 5 aile hikayem var falan, belki doğrudur, belki alışmıştır ama insan örgütlenmesinin kendi kendini örgütlediğini, kendi kendini uyarladığını düşünüyorum, akademide çok kullanılan kavramlar yani kuş sürüsü gibiyiz, bir yere birlikte uçuyoruz. Bazen, arada sırada öncüler çıkıp yönümüzü değiştiriyor ama ben ortamın tamamen kendi kendini örgütlediğini ve kendi kendine organize olduğunu düşünüyorum. Şimdi aramızda olanlar da var. Robot kuşlar var. Bizi yönetiyorlar mı, yönetmiyorlar mı? Bence başarırlarsa ne olacağını, başaramazlarsa ne olacağını görmeye devam edelim. Bu konuda yapılacak çok fazla bir şey olduğunu sanmıyorum. Elon Musk doğru olanı yapıyor. Bu gezegeni terk edip alternatif bir gezegen bulmalıyız. Konu o yöne doğru gidiyor. Peki erdem eser çok teşekkür ederim katıldığınız bir fikri paylaştığınız için, bugün teknolojiyi büyütmek için önümüzdeki yıllarda bizi neler bekliyor ondan bahsettik, erdem eser ikinci. Yeni videolarımızdan haberdar olmak ve destek olmak istiyorsanız abone olmanız, beğenmeniz, yorum yapmanız veya çokça paylaşım yapmanız beni izlemeniz için yeterli.